Bismillâhirrahmânirrahîm
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla] “Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda onun katında toplanacağınızı bilin.”
[Enfâl, 8/24]
Kardeşlerim,
Âlemlere rahmet olarak gönderilen [1] sevgili Peygamberimize karşı milletçe derin sevgi ve bağlılığımızın tezâhürü olan Kutlu Doğum Haftasını idrak etmenin mutluluğunu yaşamaktayız.
Kutlu Doğum Haftası, Peygamberimizin getirdiği hayât veren öğütleri [2] zihnimize nakşetmek için bulunmaz bir fırsattır. Ancak bundan daha da önemlisi onu anlamak, insanlığa sunduğu evrensel değerleri tanımak ve bu değerleri hayatımıza yansıtabilmektir. Çağımızın bu değerleri tanımaya her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır.
Değerli Mü’minler!
Hz. Peygamber, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” [3] buyurarak, gönderiliş gayesinin güzel ahlakı tamamlamak olduğunu ifade etmiştir. Hz. Aişe validemize onun ahlâkından sorulduğunda, “Siz Kur'ân'ı okumuyor musunuz? O'nun ahlâkı Kur’ân’dı.” [4] diyerek, getirdiği en büyük mucize olan Kur'ân'ı sadece tebliğ etmekle kalmayıp bizzat yaşadığını da özellikle vurgulamıştır. Bu açıdan bakıldığında Hz. Peygamber'i anlamanın yolu Kur'ân'ı anlamaktan geçmektedir. Dolayısıyla Kur'ân'ı doğru anlamanın da Hz. Peygamber'in hayatını ve sünnetini iyi tahlil etmekle bağlantılı olduğu görülür.
Kardeşlerim,
sevgili Peygamberimiz (a.s) güzel ahlâkın ve insanı insan yapan değerlerin temsilcisiydi. Barış ve kardeşliği, af ve müsâmahayı, adâlet ve doğruluğu, rahmet ve merhameti, diğergâmlık ve nezâketi kuru bir laf olmaktan çıkarmıştı. O, insana büyük değer verirdi. Yolda karşılaştığı kişilere selâm verir, onlarla musâfaha eder ve kendilerine duâ ederdi. İnsanlara alçakgönüllülükle yaklaşır, asla kibirlenmezdi. “Ey insanlar! Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem ise topraktandır. İnsanlar tarağın dişleri gibi birbirine eşittir. Kimsenin diğerine takvâ dışında üstünlüğü yoktur” [5] diye uyarırdı. Bu değerleri bizzat şahsında yaşamış ve kendisine inananlara da tavsiye etmişti. İşte onun bu tavsiyelerine uyan ve onu doğru anlayan arkadaşlarının yaşadığı döneme “asr-ı saadet” diyoruz.
Muhterem Mü’minler,
Mutlu bir yuvamız olsun, bizi anlayan eşimiz olsun, iyi yetişmiş ve saygılı evlatlarımız olsun, zararı dokunmayan, güvenilir komşularımız olsun, doğruya ileten arkadaşlarımız olsun diyorsak; asr-ı saadet dönemini özlüyorsak, daha yaşanılır bir dünya istiyorsak Peygamberimizi ve onun evrensel mesajını çok iyi anlamalı ve çevremize de anlatmalıyız. Bu yılın Kutlu Doğum teması olan „Kardeşlik Hukuku ve Kardeşlik Ahlâkı“ ile alakalı şu eşsiz uyarılarla hutbeme son veriyorum.
İki cihan güneşi (s.a.v) buyurdular ki:
"Sakın zanna yer vermeyin. Zira zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin (kimseleri araştırmayın), haber koklamayın, rekâbet etmeyin, hasetleşmeyin (birbirinizi kıskanmayın), birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah'ın kulları, Allah'ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrûm bırakmaz, onu tahkîr etmez (hakir/küçük görmez). Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini tahkîr etmesi yeterlidir. Her müslümanın malı, kanı ve ırzı diğer müslümana haramdır. Allah sizin suretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz, fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva şuradadır (eliyle göğsünü işaret etti). Sakın ha! Birinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah'ın kulları kardeş olun. Bir müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz.” [6]
[1] Enbiyâ, 21/107.
[2] Enfâl Sûresi, 8/24.
[3] Muvatta, Husnü’l-Hulk,1, H. No: 8, II, 904; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s: 5: 381.
[4] Müslim, Kitâb-u Salâti’l-Müsâfirîn, 139; Nesâi, Kıyâmu’l-Leyl, 2.
[5] Tirmizî, Sünen, Menâkıb 73; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/ 361, 524.
[6] Buhârî, Nikâh 45, Edeb 57, 58, Ferâiz 2; Müslim, Birr 28–34, (2563–2564); Ebû Dâvûd, Edeb 40, 56.
Abdullah ÖZMEN
Werdohl Eyüp Sultan Camii Din Görevlisi