DÜNYA-AHİRET
DENGESİ
بِسْمِ
اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيم
وَابْتَغِ
فِيمَا
آتَاكَ
اللَّهُ
الدَّارَ
الْآخِرَةَ
وَلَا تَنسَ
نَصِيبَكَ
مِنَ الدُّنْيَا
وَأَحْسِن
كَمَا
أَحْسَنَ
اللَّهُ
إِلَيْكَ
وَلَا تَبْغِ
الْفَسَادَ
فِي الْأَرْضِ
إِنَّ
اللَّهَ لَا
يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ[1]
Her türlü aşırılıklardan uzak kalarak Allah’ın rızasını kazanma gayreti içerisinde olan Değerli Kardeşlerim!
İnsanın hayatı, sağlığı, huzuru, zıtlıkların bir arada, fakat dengede devam etmesiyle sağlanmaktadır. Ruh ve beden, dünya ve ahiret birbirine bağlanmıştır. Bunların bir tarafının ihmal edilmesi insanın dengesini bozmaktadır.
Yüce dinimiz İslam, ruhla beden, dünya ile ahiret arasında sağlam bir denge kurmuştur. Kur’an’da Ümmeti Muhammed her türlü aşırılıklardan uzak; orta ümmet olarak vasıflanmaktadır.[2] Müslüman, ahiret hayatını unutup dünya hayatına dalmak suretiyle dünyevileşmemelidir. Buna karşılık Müslüman, dünya hayatını elinin tersiyle bir kenara itip, Ruhbanlar gibi elini eteğini dünyadan çekmemelidir.
“Hazza koş”, “Keyfine bak”, “Anı yaşa” demek suretiyle, sadece dünyayı esas alarak hareket etmek, sevgi ve yardımlaşma bağlarını kesmeye, rahmetten mahrum kalmaya, katı kalpliliğe, açgözlülüğe ve cimriliğe, kin ve düşmanlık duygularının artmasına, maddeperestliğe neden olmaktadır.
Kıymetli Kardeşlerim!
Kur’an bu konuyu bizlere Karun kıssası ile anlatmaktadır: Mal ve mülkünün çokluğuyla övünen Karun’a, etrafındaki insanlar şöyle nasihat etmektedir: “Böbürlenme. Çünkü Allah böbürlenip şımaranları sevmez. Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.”[3] Bu nasihatlara kulak asmayan Karun, sahip olduğu malı ve mülkü ile helak oldu. Nitekim başka ayetlerde de insanın bu zaafı dile getirilmektedir: “Hayır! Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve bakidir.”[4] “Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Allah ise sizin için ahireti istiyor.”[5]
Değerli Müminler!
Ancak bu ayetler “dünyadan elinizi eteğinizi çekin” diye
anlaşılmamalıdır. Yaşadığımız dünya
hayatı önemlidir. Zira sonsuz olan ahiret hayatı dünya hayatında
göstermiş olduğumuz kulluk neticesinde şekillenecektir. Ahiret
için dünyayı ve dünya nimetlerini terk etmeyi planlayan, geceleri namazla,
gündüzleri oruçla geçirmek isteyen ve hanımlarından
ayrılmayı düşünenler için Hz. Peygamber şöyle
buyurmuştur; “Allah’a yemin ederim ki ben Allah’tan sizden daha çok
korkarım, daha çok sakınırım. Fakat ben bazen oruç
tutarım, bazen iftar ederim, namaz kılarım, uyku da uyurum,
evlenirim de. Kim benim sünnetimi terk ederse, benden değildir.”[6]
Hutbemi, dünya ve ahiret hayatı ile ilgili temennimizi ifade eden bir ayeti kerime mealiyle bitiriyorum: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem'in azabından koru.” [7]
Ali ÇALIŞKAN
DİTİB Lustadt Cami Din Görevlisi