2011-11-04 | Bayram Mesajı
Günümüz toplumlarında dini bayramlar sadece maddileşen algılarımıza manevi bir boyut ve soluk getirmiyor, ama aynı zamanda bizleri bir taraftan tarihin bugün için de örnek ve sembol değer taşıyan gelenekleri ile buluşturuyor, diğer taraftan bu günün insanı için tutunacağı, paylaşacağı, kaynaşacağı ortak değerleri ve sevinçleri oluşturuyor.
İslam’ın her iki büyük dini bayramı, birey ve onun yakın çevresinden başlayarak, inananlarını maddi bağlamda alemşümul bir insanlık algısına, manevi bağlamda yaratıcının birliği ve yaratılmış her şeyin varlığını ancak O’na borçlu olduğu ikrarına dayanan bir üst metafizik kavrayışa ve söyleme yönlendiriyor. Böylece bayramlarımız ve bayramlara hazırlanma süreçlerimiz bireysel ve toplumsal anlamda bizleri arındırıyor, durultuyor, bilinçlendiriyor, hislendiriyor ve kaynaştırıyor. Zihin ve davranış düzeyindeki bu kaynaşma bizi tarihe, dini geleneğe, onun metafizik söylemine, topluma ve dünyaya bir kez daha entegre ediyor. Böylece Müslüman bireyin zihin ve gönlünde sorumluluk duygusu, iyi işler yapma çabası, hata ve yanlışlardan uzak durma gayreti, yalnızca dünya hayatını ön gören bir mahiyette değil, bilakis kalıcı bir ahiret yurdunu da içine alacak genişlik ve derinlikte gerçekleşiyor.
İslam’ın insanları, toplumları kaynaştıran, değer ve kültürleri buluşturan alemşümul mesajının en yoğun ve canlı yaşandığı yer, İbrahim Peygamberin duvarlarını yükselttiği Allah’ın beytini tavaf etme davetine uyup gelenlerin buluştuğu kutsal belde Mekke’dir. Buraya gelenlerin farklı renk ve dillerine rağmen, dünyevi her türlü makam ve ayrıcılıktan arınmış ve sadelikte kaybolmuşlukları onları evrensel bir büyüklüğün eşit parçası kılıyor. Bizlerin Allah katındaki ve insanlık onurundaki eşit oluşumuz gerçekliği bir hac ibadetinde bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıyor.
Prof. Dr. Ali Dere
DİTİB Genel Başkanı