﷽
كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ.
وَقَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّي اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:
اَللّٰـهُمَّ مَنْ أَحْيَيْتَهُ مِنَّا فَأَحْيِهِ عَلىَ الْإِسْلاَمِ (...)
وَمَنْ تَوَفّيْتَهُ مِنَّا فَتَوَفَّهُ عَلىَ اْلإِيماَنِ (...)
Ahiret Yolcusuna Karşı Görevlerimiz
(08.11.2024)
Kardeşlerim! Aziz Müminler!
Hayatın bir gerçeğidir: Her başlayan biter, her gelen gider, her yeni eskir, her taze bayatlar, her yaşayan ölür ve her can mutlaka ölümü tadar.[1] İslam inancımıza göre ise ölüm, bir son değil, yepyeni bir hayatın başlangıcıdır.
Müslümanlar olarak din kardeşlerimizi ahiret hayatına uğurlarken yapmamız gereken bir takım dini ve insani sorumluluklarımız vardır. Bu sorumluluklarımızın başında hasta ziyaretinde bulunmak gelmektedir. Özellikle ölüme yaklaştığı anlaşılan hastaları ziyaret etmek, onlarla konuşup helalleşmek, onlar için büyük moral olacaktır. Yüz yüze görüşmek mümkün değilse bile, en azından telefonla arayıp halini hatırını sormak, zor zamanlar geçiren hasta ve yakınlarına çok iyi gelecektir. Ahiret yolculuğuna hazırlananlara sakin bir şekilde ‘لَا اِلَهَ اِلَّا اللهْ/ Allah’tan başka yoktur ilah!’ sözünü hatırlatmak;[2] ahiretten bahseden Yasin Suresini okumak[3] peygamberimizin güzel tavsiyelerindendir.
Ölüm haberi geldiğinde Müslümanlar olarak ilk tepkimiz; “اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ/ Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz”[4] olur. Ölümün acı vedası elbette zordur. Ateş düştüğü yeri yakar. Gözler yaşarır, kalp hüzünlenir. Fakat müminin dilinden Allah'ın razı olmayacağı bir söz asla çıkmaz.
Ne kadar üzülürsek üzülelim, Allah’a isyan edemeyiz, O’nun takdirini sorgulayamayız. Vefat eden sevdiklerimizle cennette yeniden bir araya gelme ümidiyle imanımızı muhafaza eder, Rabbimizin rızasına ulaşabilmek için tüm gayretimizle mücadele ederiz.
Kardeşlerim!
Müminin, mümin üzerindeki haklarından birisi de öldüğünde cenazesinde bulunmaktır.[5] Ölen bir Müslümanı usulünce yıkayıp kefenlemek,[6] cenaze namazını kılıp dua etmek,[7] mezara götürüp toprağa defnetmek, hepimizin üzerimize farz-ı kifaye olan bir zorunluluktur.
Yakınını kaybeden bir ailede genellikle üç gün yas tutulur.[8] Cenaze yakınları bu süreçte yalnız bırakılmaz. Yeme-içme gibi temel ihtiyaçlar komşu ve akrabaları tarafından karşılanır. Sevdiklerini kaybetmenin acısı henüz tazeyken, miras meseleleri tartışılmaz. Kişinin ahiretteki durumu, yalnızca Yüce Allah'ın takdirinde olacağından, ölen kişinin akıbeti hakkında kesin bir yorum yapmak doğru olmaz. Ölen kişinin kusur ve hataları olsa bile, işlediği kötülüklerle değil, yaptığı iyiliklerle hatırlanır.[9]
Rabbim, fani alemden baki aleme göç etmiş olan bütün Müslüman din kardeşlerimize rahmetiyle, mağfiretiyle muamele eylesin! Hutbemi, Peygamberimizin cenaze namazı kılarken yapmış olduğu bir dua ile tamamlamak istiyorum: “Allah’ım! Bizden yaşattığın kimseleri İslâm dini üzere yaşat! Bizden öldüreceklerini de iman üzere öldür!”[10]
DİTİB Hutbe Komisyonu