2012-09-26 | Mektup
Gerek Federal İçişleri Bakanlığı ile yazışmalarımız, gerekse medyada yer alan açıklama ve haberlerden de anlaşılacağı üzere, İçişleri Bakanlığı ve Müslüman dini cemaatler arasında aylardır “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi” bağlamında, işbirliğinin işleyişi ve içeriğine dair bilinen tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmaların ve özelde Federal İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı “kayıp” afiş ve kartpostal-kampanyası hakkındaki görüş ayrılıklarının neticesinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VİKZ), Almanya Müslümanları Konseyi (ZMD) ve Almanya Boşnak Müslümanları Birliği (IGBD) bu işbirliği platformundan ayrılmışlardır.
Federal İçişleri Bakanlığı baştan beri Müslüman dini cemaatlerinin “kayıp”-kampanyası ile ilgili çekincelerini nazar-ı itibara almayıp, geçtiğimiz Perşembe günü (20.09.2012) afişlerin asılmasını erteleyeceğini duyurmuş, ancak kampanyanın diğer kısımlarının planlandığı şekilde sürdürüleceğini açıklamıştı. Bakanlık şimdi “kayıp”-kampanyası bağlamında düşünülen kartpostal kampanyasına start vermek için Köln’ün Mülheim semtinde bulunan ve 2004 yılında aşırı sağcı terör hücresi NSU’nun burada infilak ettirdiği çivili bomba ile 22 kişinin yaralandığı Keupstraße caddesini seçiyor. Bir başka deyişle, Federal İçişleri Bakanlığı, kendi ifadesiyle “gençlerin ve genç yetişkinlerin radikalleşmelerinin” önüne geçmeyi hedeflediği bir kampanyayı, bizzat kendileri bir terör saldırısına kurban olan bir yerde başlatabiliyor. İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla Keupstraße caddesi esnafına, yabancı bir firma aracılığı ile üzerinde “kayıp”-kampanyasının bilindik motifleriyle bezenmiş kartpostallardan oluşan paketler dağıtılmıştır. Bu paketlerin dağıtıldığı esnafların arasında Keupstraße caddesinde NSU tarafından gerçekleştirilen çivili bomba saldırısının mağdurlarının da bulunması, Bakanlığın düşüncesizliği ve hassasiyetten yoksun olmasını bariz bir şekilde gözler önüne sermektedir. Sayın Şansölye, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği olarak Sizlerden, İçişleri Bakanlığı‘nın her türlü duyarlılık ve yapılabilirlik ölçüsünü kaybetmiş göründüğü, “Kayıp” kampanyasında yaşanan bu olumsuz gelişmeler ile şahsen ilgilenmenizi istirham ediyoruz. Mevcut durumu, özellikle Şubat ayında NSU terörü mağdurlarını anma töreninde, samimi şahsi üzüntülerini ve hassasiyetlerini dile getiren herkese karşı bir hakaret olarak değerlendiriyoruz. Sözüm ona kampanyanın başlatılması için tam da Keupstraße caddesinin seçilmiş olması, ülke Müslümanlarına gizli ama, gizli olduğu kadar da net bir mesajın verilmek istenildiği izlenimini uyandırmaktadır. Bakanlığın “Kampanyalarımızı nasıl sürdüreceğimizi kimse bize öğretemez, karışamaz.” tavrı,“Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi” çerçevesinde de sergilediği tavrın devamı niteliğindedir. Dört Müslüman kuruluşunun bu güvenlik işbirliği platformundan çekilmiş olması da işte bu inatçı tavrın neticesinde gerçekleşmiştir. “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi”nde geriye ancak iki Müslüman kuruluşun kalmış olmasına rağmen Federal İçişleri Bakanlığı’nın sürdürdüğü tavrını değiştirmek bir tarafa, kampanyayı durdurma niyetinin bile olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca “Kayıp” kampanyasına aynı hızla devam ediliyor olması, Bakanlığın geçmişte bu konularda Müslüman kuruluşlara eşdeğer paydaş olarak değil de göstermelik çevre olarak ihtiyaç duyduğu çıkarsaması yapmamıza izin verir niteliktedir. Kampanyanın böylesi talihsiz başlangıcı zihinlerde bir dizi soru çağrıştırmaktadır. Federal İçişleri Bakanlığı’nın başlangıç için Keupstraße caddesini seçmiş olması bir tesadüf müdür? Tesadüf değilse, organizatörler tüm ülkeyi sarsan NSU-terörü ile ilgili haberlerden, bu caddenin NSU’nun terör saldırılarına maruz kalan yerlerden birisi olduğunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardıysa, bu yeri seçmekle hangi akla hizmet etmeye çalıştılar? Bu yeri seçmekle ülkenin Müslümanlarına ve genelde göçmenlerine gizli bir mesaj mı vermek istenmiştir? İçişleri Bakanlığı’nın kartpostalları dağıtmakla ulaşmak istediği hedef kitlenin var olduğunu varsaydığı şehirleri seçmiş olduğu düşünülecek olursa, yer/şehir ve bölge seçimlerinin bilinçli bir şekilde yapıldığından hareket edilebilir. Kampanya, Müslüman kuruluşlarının çoğunun merkezlerinin bulunduğu şehir olan Köln’de başlatılmıştır; diğer şehirler de onu takip edeceklermiş. Müslüman kuruluşlar “Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi”ne katılımları sırasında, her fırsatta ve her seferinde NSU’nun terör saldırılarını ve artan Müslüman düşmanlığının ele alınmasını dile getirmişler ancak, Bakanlık tarafından bu gerektiği ölçüde dikkate alınmamıştı. Buna mukabil, Bakanlığın kampanyanın başlatılmasında sembolik diyebileceğimiz bu yeri seçmek suretiyle NSU konusunu tartışmalara dahil etmiş olması, sadece kaderin acı bir cilvesi olmasa gerektir. Bu mektubumuzla Siz Sayın Şansölye’den, Federal İçişleri Bakanlığı ile Müslüman kuruluşlar arasındaki işbirliğinde derin anlaşmazlıkların yaşanmasına yol açan ve - sergilenen saygı ve güven eksikliğinden ötürü - başka çerçevelerde yürütmeye devam ettiğimiz işbirliklerine olumsuz tesir etmesinden endişe duyduğumuz “Kayıp”-kampanyasının durdurulması için şahsen devreye girmenizi istirham ediyoruz. Selam ve saygılarımla; Prof. Dr. Ali DERE DİTİB Genel Başkanı
|