DİTİB Online Haber Bülteni & Basın Açıklamaları


2008-06-02 | Haber

Devlet Bakanı Prof. Dr. Yazıcıoğlu DİTİB’i Ziyaret Etti




Solingen olaylarının 15. yılı münasebetiyle düzenlenen anma programına katılmak amacıyla Almanya’ya gelen T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Dış Türklerden Sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, Köln DİTİB Genel Merkezi’ni ziyaret etti.

T.C. Dış İşleri Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı ve eski Köln Başkonsolosu Büyükelçi Mehmet Sertaç Sönmezay, T.C. Düsseldorf Başkonsolosu Hakan Olcay ve T.C. Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler, Bakanlık Müşaviri Ali Alaybeyoğlu ile birlikte DİTİB’e gelen Bakan Yazıcıoğlu, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, T.C. Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar, T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi ve DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Üstün, DİTİB Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım ve DİTİB birim müdürleri tarafından karşılandı.



Bakan Yazıcıoğlu ve beraberindeki heyete, DİTİB ve Almanya’daki yaptığı hizmetlerle ilgili bilgi veren Sadi Arslan, “Almanya’da Müslüman oranının yüksek olmasına rağmen, İslam Dini resmi din olarak tanınmıyor. Bu yüzden dini cemaat statüsünü henüz almış değiliz. Bundan dolayı da okullarda ‘İslam Din Dersi’ verme hakkını alamıyoruz. Önceleri bize “siz değişik gruplardan oluşuyorsunuz. Bir araya gelmeniz lazım” deniliyordu. DİTİB’in de bulunduğu dört İslami Çatı Kuruluşu olarak, 10 Nisan 2007 tarihinde Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi’ni (KRM) kurduk ve eyaletlerde teşkilatlanıyoruz. Teşkilatlanma bittikten sonra ise bu hakları alacağımızı umuyoruz.


Ayrıca Federal Hükümetin takip ettiği uyum ve İslam konferansları devam etmektedir. Bu konferansların her ikisine de DİTİB katılmaktadır. Uyum konferansı devam ederken Göç Yasası çıktı. Uyum konuşulurken göç yasasının çıkartılmasının uygun olamıyacağını muhattaplarımıza bildirdik.

İslam Konferansı’nın 13 Mart 2007 tarihindeki oturumunda önemli kararlar alındı. Bu kararların başında, Almanya’da yaşayan Müslümanların buranın bir parçası olduğunu, ikincisi Müslümanların kendi ibadet yerlerini yapma haklarının olduğunu ve dolayısıyla camilerin desteklenmesi gerektiğini, diğeri de Müslümanların dini cemaat statüsü alma halinde desteklenmesi ve İslam Din Dersleri haklarının dağıtılması gerekliliği konuları yer aldı. Şu an ki oluşan KRM, bir çatı kuruluştur. 16 eyalette teşkilatlandığımızda umarım cemaat statüsünü alacağız.

DİTİB’e bağlı teşkilatlarda bağlı derneklerimizde maddi sorunlarımız var. Bizim dönemimizde DİTİB’de yeni bir yapılanmaya gidildi. 886 deneğimizin Merkez ile olan ilişkisini kontrol etmek amacıyla, Denetleme ve Rehberlik birimi oluşturduk. Bu maksatla derneklerimize rehberlik faaliyetleri sunarken, denetleme imkanını da buluyoruz. Ayrıca bünyemizde bir Araştırma Merkezi oluşturduk. Bu Merkezimiz, uzman kadrosuyla bizim çalışmalarımıza katkıda bulunacaktır.

2007 yılı içerisinde yapmayı planladığımız Merkez Camii, Almanya’da büyük bir gündem oluşturdu. Görüşmelerimizin neticesinde binamızın yıkım müsadesini aldık. Yapı ruhsatı gelmesiyle birlikte camimizin temelini atmış olacağız.

Merkezimiz ve bağlı derneklerimizde dini faaliyetlerin yanında kültürel ve sportif faliyetlere de büyük önem vermekteyiz. Din Hizmetleri Müşavirliği ve DİTİB işbirliği ile hac hizmetleri sunmaktayız. Cenaze Fonu hizmetlerimizlerimiz bugün itibariyle 185 bin aile ve kişi bazında 700 bin kişiye ulaşmaktadır. Bu rakamlar günden güne artmaktadır. 200 din görevlisi açığımızın en az yarısının karşılanmasını Zat-ı Ali’nizden istirham ediyorum. Eğer bu talebimiz kabul görürse, hizmetlerimizi daha fazla vatadaşımıza ulaştırmış olacağız.



Sizi ve çalışma arkadaşlarınızı DİTİB’de görmekten duyduğum onuru tekrar ifade eder, hepinizi hoşgeldiniz diyorum” dedi.

DİTİB Muhasebe Müdürü Emin Özcan, DİTİB Merkez Camii Kompleksi ve Kültür Merkezi’nin son durumu hakkında sinevizyon eşliğinde bilgi verdi. Özcan, “1984 yılında zor şartlarda, büyük özveri ve heyecanla satın alınan Merkezimiz, uzun yıllar hizmetlere alt yapı oluşturmuş ve 2000 yılında DİTİB`in dernek sayısı 800 rakamına ulaşmış, kendisinden beklenen hizmetlere göre birimleşerek kurumsallaşma yolunda adımlar atılmıştır” dedi.

Şehrimizde katolik dünyası için çok önem arzeden Dom Kilisesi’nin bulunması sebebiyle, Merkez Camii’nin ayrı bir önem kazanacağını ifade eden Özcan, şöyle konuştu: “2002 yılında Köln Belediye Meclisi prensip kararı alarak, modern bir caminin yapılması için DİTİB’in uygun olacağı görüşüne vardı. 2005 yılında ‘Merkez Camii Kompleksi Proje Yarışması’ düzenlendi. Bu yarışmaya uluslararası 111 mimar katıldı. Beş proje finale katıldı. Ardından birinci seçilen proje ile yola devam edildi. Şu an itibariyle Poje’nin üzerinde değişiklik yapılarak son aşamaya gelinmiştir. 18.04.2008 tarihinde Köln Belediyesine inşaat müsaadesi için başvurulduğu ve Ağustos 2008 de yıkım, Aralık 2008 de temel atma merasimi yapılması düşünülmektedir. 2010 Ramazan ayında Merkez Camii’mizin açılışı planlanmaktadır. 17.000 metrekare kullanım alanına sahip Merkez Camii, tahmini proje maliyeti 25 milyon Euro’dur. Cami bölümü, Konferans Salonu, Kapalı Çarşı, Eğitim ve Kültür Merkezi, Gençlik ve Spor Merkezi, Kadınlar Merkezi, Araştırma Merkezi, Hizmet İçi Eğitim Merkezi, Bürolar, Lojmanlar ve Kapalı Araba Garajından oluşacak olan kompleks’in Avrupa’da bir ilk olacağı düşünülmektedir.”



Devlet Bakanı Prof. Dr. Yazıcıoğlu da yaptığı konuşmada özetle: “Yurt dışında hizmet vermek zor bir alandır. Zaman içerisinde değişen şartlardan kaynaklanan ciddi sorunlar var. 15 yıl önce benim de sorumluluk taşıdığım dönemde bazı avantaj ve imkanlar vardı. Gelişen zaman içerisinde hizmet vermenin zorlaştığını görüyoruz. Bunun değişik sebepleri var. Zaman içerisinde gelişen olaylar, gelişen durumlar karşısında kendimizi yenileme konusunda üzerimize düşeni yapmamız gerekir. Bu konuda öz eleştirilerimizi yapmamız lazım. Dolayısıyla geldiğimiz bu noktada, şartlar zorlaşsa da, vatandaşlarımıza hizmet götürmek en büyük görevlerimizdir. Yeni imkanlardan da yararlanmamız gerekiyor. DİTİB çok önemli bir kurum. Bütün Avrupa’da tanınan ve ağırlığı olan önemli bir kuruluşumuz. Ancak yine 15 yıl önce konuştuğumuz sorunları konuşuyoruz. Sadece binalarla olmuyor. Binaları fonksiyonel hale getirmeliyiz. Binaların içini doldurmalıyız. Kendimizi yenileyebilmeliyiz.

Dini cemaat hakkı konusu önemli bir konu. Bunun getireceği avantajlar var. Fakat karşı taraftan baktığınız zaman bölünmüş, parçalanmış, zaman zaman da birbiriyle itişip kalkışan bir sürü yapılanma var. Dolayısıyla statünün verilmesi noktasında da sıkıntılar doğuyor. Bunları da görebilmemiz gerekir. DİTİB’in yapılanması konusunda, hizmetleri biraz daha genişletmek, etkin hale getirmeye yönelik girişimler olduğunu gördüm. Gelişen şartlara göre kurumlar kendilerini yenilemelidir. Bu hizmetin gerekliliği ve etkinliği açısından da önemlidir. Bir kurum kurulduğu gibi duruyor ise, aynı şartları koruyor ise, elbette ki beraberinde zorlukları getirir. Bunu özellikle de DİTİB için söylemiyorum. DİTİB’in kurulduğu günden bugüne kadar geçirdiği bir kısım safhalar var. Bunu genel olarak söylüyorum. Değişime ayak uydurulamaz ise, dünyanın gidişatı, ülkenin gidişatı okunamaz ise, ona göre bir düzenleme yapılamaz ise, elbette bazı aksaklıkların olması da doğaldır.



800 civarında dernek önemli bir rakam ve büyük bir sayıdır. Kadro eksekliklerini biliyoruz ama Türkiye’de de boşluklar var. Doğu ve Güneydoğu’daki boşlukların doldurulması gayreti içerisindeyiz. Tabii ki ülke içi ile dışı bir bütündür. Buradaki insanlarımızın da hizmete ihtiyacı var. Buradaki insanlarımıza hizmet sunmak için Türkiye önemli bir çaba sarfediyor. Buraya en kaliteli din görevlilerini gönderiyor. Türkiye’de önemli bir ilçeyi yöneten arkadaşımızı buraya gönderiyoruz. Burada 40-50 veya daha fazla bir cemaate hizmet sunuyor. Bu önemli bir fedakarlıktır. Ülkenin de hizmete ihtiyacı var. Doğu ve Güneydoğu’nun hizmete ihtiyacı var. Bunları bir bütün içerisinde değerlendirmemiz lazımdır. Ama Türkiye’de önemli bir noktaya geldik. Gerek geçen Hükümet döneminde, gerekse bu 60. Hükümet döneminde gösterilen çabalar sonucu, 13 bin olan din görevlisi açığı, son bir kaç yılda birkaç bine indirgenmiştir. Kadro talepleri olacaktır. Bu talepleri de biliyoruz. Tabi buraya da bir ölçüde takviye edilmesi gerçeği ortaya çıkıyor.

Derneklerin mali sıkıntıları hiç bitmiyor. Yapılanmayı bir türlü bitiremedik. Yapılanmanın dışında, yapılacak çok şeyler var. Elbette ki mekan olmadan hizmet götürülemiyor. Merkez Camii konusu üzerinde uzun yıllardan beri çalıştığınız önemli bir konu. Şimdi önemli bir noktaya gelmiş olması sevindiricidir. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben ilk projeye baktığımda birşeye benzetememiştim. İki tane birbirine yapışık parça idi. Ama burada teknik bilgiler verilince, muhtevasında sosyal tesisleri de görünce cesaretim de arttı. Herhalde burada yapılacakların en iyisinin yapılacağını ümit ediyorum.

Cami mimarisi konusunda bizim devamlı bir sıkıntımız oldu. Sivil mimari ne ise, diğerleri de ona orantılı olarak ortaya çıkar. Belli ve klasikleşmiş kalıbımız var ve o kalıbın dışına da çıkılamıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın hizmet binasının yanında çok farklı, çok hoş bir cami projesi var. Çok hoşuma gitti ve yakında o da başlayacak. Farklı bir görüntüyü sergilemiş olacak. Sivil mimariyi geliştiren, diğer mimariyi de etkiler. Biz hem sivil mimaride, hem diğer mimaride son yıllarda çok büyük bir atılım yaptık. Sivil mimarilerdeki binalarda hareketilik söz konusu. Kibrit kutusu gibi mimariler bırakıldı. Şimdi daha kullanışlı binalar tahsis ediliyor. Bu Merkez inşallah ortaya çıktığı zaman düşünüldüğü gibi modern, her taraftan ziyaretçi çekebilen ve özellikle buradaki vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılayan, onlara karşılık veren bir özellikte olacak. Artık sona gelinmiştir. Yakında yıkımı başlayacak ve temeli atılacaktır. Açılışı 2010 yılında yetiştirilebilirse çok daha güzel olacak. Ne kadar erken tamamlanır ise maliyeti de o kadar ucuz olur. Gecikirse o kadar da yükselir.

Bir Merkez olma durumunda değerlendirildiği zaman, farklı kadrolarla takviye edilmesi gerekir. DİTİB’de bu Merkez için farklı bir yapılanmayı düşünmesi gerekir. Çünkü bu önemli bir merhaledir, önemli bir aşamadır. Bu aşamadan sonra inşallah zaman zaman ortaya çıkan güçlüklerin çözümüne ulaşmış olacağız.

Önümüzdeki dönemlerde de vatandaşlarımız buranın siyasetinde etkin olacaklardır. Bunun için gayret etmeliyiz. Bunları görmemiz lazım. Sadece mevcutla yetinmek, çok hızlı değişen dünyada, içinde yaşadığımız ihtiyaçlara cevap vermiyor. İçinde yaşadığımız toplumla dengemiz ve yerimiz olmuyor. Daha saygın ve etkin konuma gelmenin yolunu aramamız lazım. Tabiki sizler burada yaşıyorsunuz. Belli bir noktaya çekmek için işin gayreti ve arayışı içerisinde olmamız lazım.

Önemli bir projemiz ise, burada yetişen gençlerimizin Türkiye’ye gelerek İlahiyat eğitimi yapmalarıdır. Bunu çok önemsiyoruz. Sayın Başbakanımız da çok önemsiyor. Eğitime başlayan çocuklarımız bu sene üçüncü sınıfa geçiyor. Onlara özel imkanlar hazırlamaya çalışıyoruz. Bir iki yerde daha açmayı planlıyoruz. Burada önemli unsur, içinde yaşadığımız ülkenin dilini bilmektir.

Türk ve İslam düşmanlığı bu toplumun kendisini de sıkıntıya sokmaktadır. İçinde yaşadığınız toplumda huzur içerisinde olunursa, toplumda huzurlu olur. Sıkıntı çekerseniz, bu toplum da sıkıntı çeker. Bunun farkına varılıyor. ilişkileri daha ileriye götürme safhasındayız. Bunun için herkese görev düşüyor. Bu topluma da görev düşüyor. Bize de görev düşüyor. Herkes görevini layıkıyla yapar ise, bu dönüşüm sağlanır ve çok daha rahat bir ortam içerisinde vatandaşlarımızın yaşamaları mümkün olur.



Burada artık yerleşik insanlarımız var. Burada doğan çocuklarımız var. Eğitime çok önem vermemiz lazım. Eğitime önem veren insanlarımızın nerelere geldiklerini görüyoruz. O insanların bu topluma yaptıkları katkıları da görüyoruz. Dolayısıyla bu gibi Merkezlerin, bu amaçlara yönelik çalışmasını düşünmek lazım. Şimdiden onun planlarını yapmak lazım” dedi.

Bakan Yazıcıoğlu konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Göç yasasını değerlendiren Yazıcıoğlu, “Yasa bir kere çıkmıştır. Biz ülke olarak bu Yasa’nın takipçisiyiz. Ancak bizler gayretli olduğumuz sürece bu olumsuzluklar ortadan kalkar. Bir Yasa’nın çıkmış olması, onun değiştirilemeyeceği anlamına gelmez. Fakat değiştirilmesi için önce olumsuzlukların ortaya çıkması, netleşmesi lazım. Belli bir süre uygulandıktan sonra eksiklikler görülür. Zaten her yasa çıkınca intibak sorunları, aksaklıklar oluşur. Zamanla bununla ilgili yeni düzenlemeler gerekirse yapılır” dedi.