DİTİB Online Haber Bülteni & Basın Açıklamaları


2008-02-29 | Haber

DİTİB’de “Dinler ve Şehirlerimizde Barış” paneli

Hıristiyan – Müslüman Barış İnsiyatifi’nin (cm-fi) Köln DİTİB Merkez’de düzenlediği panele; Almanya Şehirler Birliği, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Almanya Hıristiyan – Müslüman Diyalog Birlikleri Koordinasyon Konseyi (KCID) ile birlikte Köln Büyükşehir Belediyesi, Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM), Müslüman Kadınlar Görüşme ve Eğitim Merkezi (Bfmf), Köln Katolik Komisyonu (KA) destek verdi.

Hıristiyan – Müslüman Barış İnsiyatifi’nin (cm-fi) ‘Entegrasyonu birlikte başarmak’ adını taşıyan ve 19 ile 26 şubat arasında yapılan ilk aksiyon haftası çerçevesinde, Almanya’nın 26 kentinde, 40 üzerindeki etkinlik gerçekletiriliyor.



DİTİB Genel Merkez Konferans Salonu’nda düzenlenen paneli çoğunluğu Alman çok sayıda vatandaş katıldı. Açılışını DİTİB Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler Müdürlüğü’nden ve Hıristiyan – Müslüman Barış İnsiyatifi (cm-fi) ikinci Başkanı Rafet Öztürk’ün yaptığı panelin sunuculuğunu ise Dom Radyo’dan Johannes Schröer gerçekleştirdi.

T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, Hıristiyan-Müslüman Diyaloğu Koordine Kurulu (KCID) Başkanı Melanie Miehl, Alman Şehirler Birliği yetkilisi ve cm-fi Genel Müdürü Sabine Drees, DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Özkan, Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım ve DİTİB birim müdürlerinin de iştirak ettiği panele konuşmacı olarak Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Ayten Kılıçarslan,  Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (KRM) dönem sözcüsü ve DİTİB Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler Müdürü Bekir Alboğa, Köln Katolik Komisyonu Temsilcisi Hannelore Bartscherer, Köln Büyükşehir Belediyesi Sosyal İşler ve Entegrasyon Sorumlusu Marlis Bredehorst, Köln ve çevresi protestan Kilisesi Birliği Dorothee Schaper katıldı.



Panelden önce bir açılış ve selamlama konuşması yapan T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan “Bu akşam çok önemli bir konuda konuşmak için DİTİB’de misafir ettiğimiz için çok mutlu ve kıvançlıyım” dedi. Üç kavramın bir birine uzak kavramlar olmadığını belirten Arslan, “Bir yerde din varsa barış vardır. Din varsa diyalog vardır. Diyalog varsa barış vardır. Bunlar birlerinin mütemmimi, tamamlayıcılarıdır. Ancak savaş insanların kutsal saydığı değerlerle, özgürlüklerle, demokrasiyle, din ile kutsal ile açıklandığında tüm bunlar daha da korkunç bir çehreye bürünüyor” dedi. İnsanları tanıma ve dost olmanın iletişim kurmaktan geçtiğini ve yabancılığın bir yanılsama olduğunu belirten Arslan, “İnsanlarla konuşarak yabancıyı yakınımız kılabiliriz. Yabancılık ve garipsediklerimiz konuşmada kayboluverir. Sohbette karşımızdaki bir özne olacak ve onunla barışın dışında bir ilişkiye girmemiz imkansızlaşacaktır. Konuşmak barışı zorunlu kılar. Bunlar insanın sahip olduğu en doğal değerlerdir. Bu yüzdendirki Allah insanlara konuşur. Vahiy Allah’ın insanlara önerdiği barıştır. O, insanlarla diyaloğa girer. Bu diyaloğu kabul eden her insan barışa dair bir sözleşmeye girmiştir. Bu insan barışın dışında bir tarafta bulunamaz çünkü o daimi bir diyalog halindedir. Her savaş ve çatışma insanın kendi doğasına olan bağı kopardığı gibi Allah’a olan bağı da koparmaktadır. Kelimelerden silah yapıp, cümlelerle savaş sürdürmek kolayca başvurulan bir yoldur. Konuşmanın susmayı ve dinlemeyi de içerdiğini çok çabuk unutuyoruz” dedi. Konuşarak yabancıyı yakın kılmanın zor olduğunu belirten Arslan, bunun gerçekleşmesi için kendimizin de yabancı olduğunu kabul etmemiz gerektiğini hatırlattı. Arslan, “Allah’ın sözüne kulak veriyoruz ve barışı ve konuşmayı öğreniyoruz. Sonra yanımızdaki insana kulak veriyoruz ve anlıyoruz ki onlar bizden biri. Yabanclığın bir yanılsama olduğunu hissediyoruz. Nitekim Adem ile Havva’da bir yanılsamaya kandıktan sonra aralarında bir farklılık olduğunu düşündüler. O halde birlikte yabancılık yanılgısın ve tartışmanın gayri insaniliğini aşalım. O halde anlam üretelim ve bir birimiz için ne kadar değerli olduğumuzu açıkça ifade edelim” diye konuştu.



Panel öncesinde bir konuşma yapan Alman Şehirler Birliği yetkilisi ve Hıristiyan-Müslüman İnsiyatifi (cm-fi) Genel Müdürü Sabine Drees, aslında burada Alman Şehirler Birliği’nin Başkanı Dr. Stefan Articus’un burada konuşacağını ancak onun hastalanması yüzünden kendisinin bir konuşma yapacağını belirterek onun selamlarını iletti. Aksiyon haftasında ve etkinliklede partner olabildiği için Alman Şehirler Birliği’nin gurur duyduğunu bildiren Drees, entegrasyonun ise şehirlerde gerçekleşecek bir şey olduğunu söyledi. Berlin’de Salı günü düzenledikleri başlangıç pogramının medyada büyük yankı uyandırdığını hatırlatan Drees, bunun ise bir çok tanınmış kişinin destekleyici olarak kazanılması için büyük şans verdiğini aktardı. Bu çerçevede gerçekleştirdikleri etkinliklerin 30’a yakın şehirde 50’ye yaklaştığını kaydeden Sabine Drees, yoğun ilgi ve katılıma teşekkür etti.



Hıristiyan-Müslüman Diyaloğu Koordine Kurulu (KCID) Başkanı Melanie Miehl ise selamlama konuşmasında böyle bir organizasyonu Köln’de de başardıklarından dolayı çok mutlu olduğunu söyledi. Miehl, “Aksiyon haftasındaki etkinliklerimiz gerçekten Almanya çapında çok büyük yankı uyandırdı. Bundan dolayı mutluyuz. KCID, 18 üye organizasyonuyla 25-30 yıldan beri Müslüman-Hiristiyan diyaloğu için gayret gösteriyor. Bu diyaloğun tabiki entegrasyona etkisi var. Biz barış için çalışıyoruz, biraz barışa değil, çok barışa ihtiyacımız var. Hem Müslümanların hem de Hiristiyanların bu barışa katkı yapması gerek. Bunların hangi katkıları yapabileceğini konuşmamız önemli. Bunun kolay bir girişim olacağına inanmıyorum. Alman Federal Meclisi Başkanı’nın açılışımızda söylediğinden alıntı yapmak istyorum; Biz zor olan bir şeyi deniyoruz. Ama bu gerekli ve mümkün. Burada yerel konumda ne durumda olduğumuz konuşacak olmamız önemli” dedi.

Selamlama konuşmalarından sonra ise panelin podyum tartışması kısmına geçildi.



Tartışmacılardan Köln Büyükşehir Belediyesi Sosyal İşler ve Entegrasyon Sorumlusu Marlis Bredehorst, Köln’deki Müslüman-Hıristiyan diyaloğunu değerlendirdi. Bredehorst, “Köln Belediyesi seküler yapıda bir yönetimle dini açıdan nötrdür. Ancak yönetimimiz laik ülkelerden farklı olarak dinlerin varlığından memnuniyet duymaktadır. Köln belediyesi için din kurumlarının burada bulunması çok önemlidir. Köln, dinlerin büyük rol oynadığı bir şehirdir. DİTİB’in Genel Merkezi’nin Berlin’de değil de Köln’de olmasından gurur duyuyoruz. Diğer çatı kuruluşları da burada ve biz bundan gurur duyuyoruz. Dom katedrali de çok büyük bir dini semboldür. Hangi noktaya ulaştınız derseniz; Köln dinler yoluyla barışı sağlamış bir şehirdir. Din şehir, şehir politikası ve yönetimi için anormal derecede önemlidir. Çünkü şehirdeki barış, sosyal barışa bağlıdır. Ve dinler insanları sosyal olarak bir birine bağlar, sosyal barışa büyük katkı yapar. Onların kuruluşları çok önemli sosyal ve eğitim çalışmaları gerçekleştiriyorlar. Köln’deki altı yardım organizasyonunun üçü dini organizasyondur. Köln’deki Müslüman cemaatler çok büyük sosyal ve gençlik eğitim çalışmaları yapıyor. Bu da Köln’deki sosyal yaşam için çok önemlidir” dedi. Bredehorst barış için kültürler arası diyağun da çok önemli olduğunu kaydetti. Almanya’da büyük bir İslam düşmanlığının olduğunu belirten Beredehorst, “Ülkemizde maalesef büyük bir İslam düşmanlığı oluştu. Önyargılı çok insanımız var. Bunda medyanın da büyük payı var. Ben bunun için okullada bütün inançlarla birlikte İslam’ın anlatılmasını istiyorum. İbadetlerin bile nasıl ve neden yapıldığı anlatılmalı. Bu şekilde İslam düşmanlığını azaltabiliriz. Ben biliyorum ki bütün dinlerde barış çok önemlidir” dedi. Gençlerdeki perspektifsizliğin mesup olunan dinle bir ilgisinin olmadığını belirten Beredehorst, yoksul ve eğtiimsiz ailelerin çocuklarının eğitim şansının da düşük olduğunu hatırlatarak, “İslam yoksulluğun ve devantajın sebebi olarak görülmemeli” dedi.



Podyum tartışmasında konuşan Almanya Müslümanları Merkez Konseyi (KRM) dönem sözcüsü ve DİTİB Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler Müdürü Bekir Alboğa’ya ise asimilasyon ile entegrasyon arasındaki fark soruldu. Alboğa ise, “Asimilasyon insanın kökeninden gelen değerlerinden hiç bir şey kalmayacak şekilde içinde yaşadığı toplumun aynısı olmasıdır. Entegrasyon ise, bir ev düşünün onun odaları yeterli gelmiyor. Ona yeni odalar eklenecek. Orada Almanca örenimi de olacak, anadil Türkçe’de, döner de.” dedi. Kuran’ın her semavi dine bir kitap verildiğini bildirerek onları tanıdığını hatırlatan Alboğa, “Farklılıkları öne çırmamalıyız. Ortak noktalarımız daha fazla. Almanya’da Hiristiyan-Yahudi Barış Haftası vardı. Şimdi de Hiristiyan-Müslüman Barış Haftası’nı gerçekleştirmek çok önemli. Fransa’ya, Damimarka’ya bakın. Oralara göre burada diyalog ve entegrasyonda çok iyi durumdayız. Bu atmosferin korumması lazım. Bunun için bütün medyayı da sorumlu yayıncılığa davet ediyorum” dedi. 



DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Ayten Kılıçarslan ise “Entegrasyon kendi değerlerini koruyup toplum hayata katılma, ondan kendine düşen payı almaktır. İnsanları derdi entegre olmak değil, sağlıklı mutlu yaşamak. Bunu sağlayabilirse entegre olmuş demektir zaten. Karşılıklı saygı olursa entegrasyon işler. Biz çoktan bu toplumun bir parçası olduk. Biz buraya kök saldık. Ben Müslüman ve başörtülü olarak bu toplumun bir parçası olmak istiyorum. Bakın ben de Almanım. Almanya’nın bir parçasıyım. Ben Türkiye’de uzun bir süre kalınca Köln’ü özlüyorum. Kendimi burada mutlu hissediyorum. Dinlerimiz hepimizin Adem ve Havva’nın çocukları olduğunu söylemiyor mu? O halde nihayetinde hepimiz kardeşiz. Bizim toplumumuz binlerce yıldır çok kültürle yaşamayı gerçekleştirmiştir. Bundan bütün dünyanın faydalanması lazım. Sorun dinlerde değil, sorun dinden haberi olmayıp kendini dindar sananlarda” dedi.



Köln Katolik Komisyonu’nundan Hannelore Bartscherer ise, “Bir araya gelme ve diyaloğun sadece pozitif sonuçları olabilir. Köln çok eskiden Yahudi kültüründen etkilenmiştir. Şimdi ise Hiristiyanların yanı sıra 120 bin Müslümanın kültüründen etkileniyor. Köln diyaloğun çok iyi gerçekleştiği bir şehirdir. Ben diyalog kurup tanıdığım kişiyi çok daha iyi anlıyorum. Kafamdaki duvarlar yıkılıyor. Ama sağlıklı bir diyalog insanın kendisinin kim olduğnu iyi bilmesine bağlıdır. Kardeşlikten, bir birimizi tanımaktan korkmamalı” dedi. Dinlerin şehir barışına büyük katkılarının olduğunu belirten Bartscherer, “Bakın Katolik kilisesine bağlı anaokullarına çok sayıda Müslüman çocuk gidiyor. Orda çocuklar kendi aralarında konuşup bir birinden çok şey öğreniyor, diğerleriyle yakın ilişkiler kuruyorlar” dedi.



Köln ve çevresi Protestan Kiliseler Birliği’nden Dorothee Schaper ise, “Yaşadığımız bazı olaylar diyalog konusunda bizi tekrar sıfırlatıyor. Bu hep olacak. Ama yılmamalıyız. Diyalog için karşılıklı bir birimizi cesatlendirmeliyiz. Ben diğerlerine yaşam alanı oluşturma ve fikirleri açıkça ifade edebilmeyi diliyorum. Aynı yaratıcıya inandığımız unutulmamalı” dedi.