Hutbeler

PDF-Dosyası Bayram Hutbesi (PDF)

Videoyu izlemek için tıklayınız

Ramazan Bayramı
(25.06.2017)

 

Aziz Mü’minler!

Sevgili Peygamberimiz, Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde, Medine halkının eğlendikleri iki günleri vardı. Allah Rasûlü (s.a.v.) “Bu günler nedir?” diye sordu. Medineliler “Biz öteden beri bu günlerde eğleniriz” dediler. Bunun üzerine Âlemlere Rahmet Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı; Kurban Bayramı ile Ramazan Bayramı’nı ihsan etmiştir."[1]

Bu bayramların ilki olan Ramazan Bayramı’na bizleri eriştiren, bizlere bayram sevincini ve coşkusunu yaşatan, bu mübarek bayram sabahında imanları bir, gönülleri bir, gayeleri bir kardeşler olarak bu yüce mabette, aynı kubbe altında bizleri buluşturan Rabbimize şükürler olsun.

Kıymetli Kardeşlerim!

Ramazan ayında 17-18 saat aç ve susuz kalarak nefsimizle mücadele etmek suretiyle gönüllerimiz sağanak sağanak inen rahmet damlalarından nasibini aldı. Rabbimize yöneldik. Namazlarımızı cemaatle kılmaya gayret ettik. Zekâtlarımızı, fitrelerimizi vererek hayırda yarıştık. Camilerimizde okunan mukabelelere katılarak Kur’an’la hayat bulduk. “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin[2] ilahî fermanı gereği bir ve beraber olduk. Hep birlikte kardeş olduk. Sevincimizi de hüznümüzü de birlikte yaşadık.  İftar ve sahur vakitlerinde camilerimizde, evlerimizde kardeşlerimizle bir sofranın etrafında buluştuk. Aynı ekmeği ve aynı havayı paylaşmanın huzur ve mutluluğunu yaşadık. Ramazan ayının tüm güzelliklerini doyasıya hissederek yaşadık. İşte böyle güzelliklerle dolu bir ayın sonunda bayrama ulaştık elhamdülillah. Kalbimiz coşku ve sevinç dolu.

Kardeşlerim!

Bugün sadece sevinme günü değil, aynı zamanda sevindirme günüdür. Beşir b. Akra’yı hatırlayalım. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ashabıyla bayram namazını kılmış mescitten çıkıyordu. Çocuklar neşe ve sevinç içinde oynuyorlardı. Bu güzellikler içinde mahzun bir çocuğu fark ediyor Efendimiz. Çocuk bir duvarın dibine çömelmiş, elbiseleri perişan, ağlamaklı… Çocuğun yanına gelerek soruyor Allah Rasulü: “Yavrum! Neyin var, neden böyle üzgünsün? Niçin arkadaşlarınla oynamıyorsun? Çocuğun Uhud Savaşı’nda şehit düşen bir babanın yetimi olduğunu öğreniyor Sevgili Peygamberimiz. Gözleri doluyor. Çocuğun elinden tutup başını okşuyor. Üzülme! Ben baban olayım, Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun, istemez misin?” Çocuk sevincinden uçacak gibi. Nasıl razı olmasın. Peygamberimiz çocuğu alıyor, evine götürüyor. Çocuk yediriliyor, içiriliyor, üstü başı giydiriliyor. Beşir’in artık karnı tok, güven içinde güle oynaya arkadaşlarının arasına karışıyor.[3] 

Kardeşlerim!

Hepimizin çocukluk anılarında bayram günlerinin özel bir yeri vardır. Bu yüzden hem kendi çocuklarımıza hem de toplumun emaneti olan yetim, yoksul ve kimsesiz çocuklara bayram sevincini yaşatmak zorundayız. 

Bu bayram vesilesi ile varlık sebebi anne-babalarımızı hatırlayalım. Akrabalarımızın, komşularımızın bayramını tebrik edelim. Dargınlık ve kırgınlıklarımızı bayramı vesile ederek aradan kaldıralım. Ramazan’da edindiğimiz güzel alışkanlıklarımızı devam ettirelim. Şu mübarek bayram gününde,  hayatlarını sevinç ve neş’eden uzak, binbir sıkıntı içesinde sürdürmeye çalışan masum ve mağdur kardeşlerimizi unutmayalım, onlar için dua edelim.

Bu vesile ile Ramazan Bayramı’nızı tebrik eder, bayramın İslam âlemi ve tüm insanlık ailesi için hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.                                                                            

 

Ömer Alioğlu                                                                    
Kehl DİTİB Camii Din Görevlisi                                                                        

 

[1] Ebu Davud; Salat, 239
[2] Âl-i İmran, 103.
[3] Buhari, Et-Tarih’ul-Kebir, II,78.        
                                                         
2017-06-25