Hutbeler

Hz. Peygamber (s.a.v.) ve insan hakları

 بِسْمِ اللهِ الْرَحْمنِ الْرَحِيِمِ

الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَ أَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَ رَضِيتُ لَكُمْ الإِسْلاَمَ دِينًا



Bismillahirrahmanirrahim
[Rahman ve rahim Allah’ın adıyla]
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.”

[Maide suresi, ayet 3]

Muhterem Mü’minler!

Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatı boyunca insanlığın menfaati için çaba sarfetmiştir. Özellikle toplumun en alt tabakasında bulunan zayıf, güçsüz, kimsesiz, engelli, fakir, yaşlı, yetim, hasta ve kendini savunmada sıkıntı çekebilecek her kesimin koruyucusu ve hamisi olmuştur. Onlar kendi haklarını talep etme isteğinde bile bulunmaya cesaret edemezlerken “Her hak sahibinin haklarının verilmesini” [1] emretmiştir. Bu hususta elimizdeki en önemli belgelerden birisi de her satırı tarihe altın harflerle yazılmış olan Veda Hutbesi’dir. Bu hutbe, yalnız Müslümanlara okunmuş sıradan bir hutbe olmayıp bütün insanlığa hitab eden tarihi bir insan hakları evrensel beyannamesi niteliği taşımaktadır.

Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimizin, ilahi mesajının özü niteliğindeki bu tarihi konuşmasına “Veda Hutbesi” denilmesinin sebebi, yüce Rabbimizin; “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.” [2] ayet-i kerimesinde İslamiyet’in ikmal edilmiş ve ilahi mesajın tamamlanmış olduğunu buyurmuş olmasıdır. Nitekim Veda Haccından sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) 82 gün daha yaşayıp vefat etmiştir.

Muhterem Müslümanlar!

Hz. Peygamber bu hitabesinde, her biri bir devrim niteliğinde olan hak ve vazifelerle ilgili hükümler bildirilmiştir. Fakirin zengin tarafından her türlü istismarı yasaklanmış, cahiliye döneminin cirkin adet ve gelenekleri yıkılmıştır. Can, mal, namus ve şerefin, mukaddes olduğu ilan edilmiştir. Peygamber Efendimiz bu konuda sadece kendi devrine değil bütün zamanlara Veda Hutbesiyle şöyle seslenmiştir: “Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, Rabbinize kavuşacağınız güne kadar her türlü tecavüzden korunmuştur.” [3]

Yine, kadınların haklarının korunması, yapılan zorbalıkların ortadan kaldırılması ve onlara iyi davranılması konusunda ise: “Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız” [4] buyurmuş ve durumlarını düzelten uygulamalarda bulunmuştur.

Muhterem Mü’minler!

Doğal olarak insan haklarının yazılıp çerçeveye sokulmasının tek başına bir şey ifade etmediğini geçmişte ve günümüzde yaşanan örneklerde görmek mümkündür. Bu nedenle Hz.Peygamber (s.a.v.) kuralların uygulanmasına bizzat kendi yakınlarından başlamış, getirilen düzenlemelerin yakın uzak ayırımı olmaksızın herkes için aynı şekilde geçerli olduğunu vurgulamış, ilk kaldırdığı faizin amcası Abbas’ın ve ilk kaldırdığı kan davasının da kuzeni Rebia’nın olduğunu ifade etmistir.

Hutbemizi Peygamber Efendimizin (s.a.v.) her türlü sınıf farklarını, zulüm ve haksızlığı yasaklayan bir insan hakları manifestosu şeklindeki şu sözleriyle bitirelim: “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Araba üstünlüğü olmadığı gibi; beyazın siyaha, siyahın da beyaza bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır… Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir hak varsa, altın ve gümüşün geçmediği hesap günü gelmeden helalleşsin. Aksi takdirde, yaptığı haksızlık ölçüsünde, iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye yüklenir.” [5]

[1] Buhari, Hac, 132
[2] Maide, 5/3
[3] Buhari, Hac, 132
[4] Müslim, Hac 19
[5] Buhari, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizi, Kıyamet 2

DITIB Köln Hutbe Komisyonu


2011-04-29