Hutbeler


  Hutbe (iki sütunlu PDF)

Zekât

بِسْمِ اللهِ الْرَّحْمَنِ الْرَّحِيمِ

وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاءُ وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ

Bismillâhirrahmânirrahîm
[Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla]
“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik." Allah şöyle dedi: "Azabım var ya, dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekatı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.“
 

[Araf sûresi, âyet 156]


Muhterem Müslümanlar,

Toplum varlığının sağlıklı bir şekilde sürebilmesi için, toplumsal denge ve barışın bir şekilde sağlanması ve fertler arasında duygusal gerilime yol açabilecek etkenlerin giderilmesi şarttır. Bir toplumda zenginlerin ve fakirlerin bulunması doğaldır. Fakat doğal olmayan, bunların birbirlerinin haklarını gözetmemesi ve sosyo ekonomik açıdan bir bakıma sünnetullah denilebilecek bu durumun toplumda gerilim ve gerginlik sebebi olmasıdır. [1]

Kur'ân-ı Kerîm'de bu yönde yapılan düzenlemeler âdeta böyle bir gerilimin potansiyel varlığını ima edip, bunu önlemenin yollarını göstermektedir. Kur’ân’da cennet ehli müttakîler tanıtılırken onların dünyada güzel davranan kimseler olduğundan söz edilip “...ve mallarında muhtaç ve mahrumların hakkı vardı.” (Zâriyât 51/19) buyurulur.

Kıymetli Mü’minler,

Zekâtın toplumsal bir arınma olduğu Kur’ân’da “Onların mallarından sadaka (zekât) al. Onunla kendilerini temizlemiş ve arıtıp geliştirmiş olursun.” (Tevbe 9/103) şeklinde ifade edilmiştir.

Zekât vermeyen bir zengin Allah’ın geniş rahmetine, Allah ve Resulü’nün sevgisine de hak kazanamaz. Zira Allah Teâlâ Hz. Musa (as)’ın duasına şöyle buyurur: “Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Ben onu, sakınan, zekât veren ve âyetlerime iman edenlere has olmak üzere yazacağım.” (A`râf 7/156).

Değerli Mü’minler,

Zekâtın kelime anlamı artma, çoğalma, arıtma ve berekettir. Fıkıhta ise zekât, Allah'ın, belirli yerlere sarfedilmek üzere dince zengin sayılan kişilerin mallarından belli bir payın alınması işlemini ifade eder. [2]

Zekâtın vücûb sebebi zenginliktir. Artıcı vasıfta belirli bir miktar mala mâlik olan kimse zekât açısından zengin sayılır. Zenginliğin ölçüsü sayılan miktara ve alt sınıra “nisab” denir. Borcundan ve tabii ihtiyaçlarından fazla nisab miktarı artıcı mala sahip olan ve bu malının üzerinden bir kamerî yıl geçen kimse zekât ödemekle mükellef olur.

Zekâtın, kendilerine zekât verilebilecek fakir akrabaya ödenmesi daha faziletlidir. Zekât öncelikle -varsa- muhtaç olan erkek veya kız kardeşlere, sonra bunların çocuklarına, sonra muhtaç amcalara, halalara, dayılara, teyzelere, bunların çocuklarına ve daha sonra da diğer akrabalar ve komşularara verilmelidir.

Muhterem Kardeşlerim,

Peygamber Efendimiz (sav) bazı Sahâbe Efendilerimizden “namaz kılmak, zekât vermek ve gönlünde Müslümanlara kin ve kötülük beslememek” üzere söz almıştır- [3] Müslüman olmayanları dine davet edecek kimselere de, bu sırayı gözetmelerini emrederdi. Muâz ibn Cebel’i Yemen’e vali ve zekât memuru olarak gönderirken, ona şunları söylemiştir:

“- İnsanları önce Allah’a ve Peygambere iman etmeye davet edeceksin;
- bunu kabul ederlerse onlardan günde beş vakit namaz kılmalarını isteyeceksin;
- onu da benimsemeleri halinde zenginlerden alınıp fakirlere dağıtılmak üzere zekât vermeleri gerektiğini hatırlatacaksın.” [4]

Hutbemi Peygamber (sav) Efendimiz’in şu uyarısı ile bitirmek istiyorum: “Sağlık henüz yerindeyken, fakirlikten korkup zengin olmayı düşlerken ve can boğaza gelmeden önce verilecek sadaka daha sevaptır; can boğaza geldikten sonra varislerine “şöyle hayır yapın, böyle hayır yapın” demenin hiçbir değeri yoktur; o mal zaten kendi tasarrufundan çıkmış, vârislerin olmuştur.” [5]

[1] DİB, İlmihal, I, İman ve İbadetler, s. 419.
[2] DİB, İlmihal, I, s .422.
[3] Buhârî, İmân 42, Zekât 2; Müslim, İmân 109; Ebû Dâvûd, Edeb 65; Tirmizî, Birr 17.
[4] Buhârî, Zekât 1, 41, 63; Müslim, İmân 15, 29, 31.
[5] Buhâri, Zekât 11; Müslim, Zekât 92; Nesâî, Zekât 60.


Yemlihan Ardahanlıoğlu
Ditib Ronnenberg Camii Din Görevlisi
2013-07-26