DİTİB Online Haber Bülteni & Basın Açıklamaları


2008-04-16 | Haber

Peygamber Sevgisiyle Gönüller Coştu




İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz’in dünyaya teşriflerinin yıldönümü vesilesiyle, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşavirliği, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve T.C. Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşeliği’nce ortak düzenlenen kutlu doğum programı, Köln-Fuar kompleksinde bulunan konferans salonunda, binlerce Peygamber sevgisiyle coşan gönüllerin katılımıyla gerçekleşti.



DİTİB Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ekrem Ceşen'in sunumunu yaptığı programa, T.C. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, T.C. Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler, T.C. Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar, T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi ve DİTİB Genel başkan Yardımcısı Mustafa Üstün, T.C. Essen Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi İbrahim Gündüz, DİTİB Genel Sekreteri Ali İhsan Ünlü, DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Ayten Kılıçarslan, DİTİB Genel Müdür V. Mehmet Yıldırım, DİTİB birim müdürleri, DİTİB dernekleri din görevlileri ve dernek yöneticileri ile çok sayıda davetli katıldı.


Türk ve Alman milli marşlarının ardından, Recklinghausen DİTİB Camii Din Görevlisi Hafız Yusuf Ziya Hacıahmetoğlu’nun okuduğu Kur’an-ı Kerim ile açılışı yapılan Kutlu Doğum programında açılış konuşmasını, T.C. Köln Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar yaptı.



  Çınar konuşmasında özetle: “Bugün buraya uzaktan yakından Efendimize (s.a.v.) salavatlar getirerek gelen hanımlar, beyler hoşgeldiniz. Nisan ayında hem Türkiye’de, hem dünyada, hemde Almanya’da Kutlu Doğum programları düzenliyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in doğum günüyle birlikte, 23 Nisan milli bayramımızı da kutluyoruz. 
Okunan Kur’an-ı Kerim’de, Cenab-ı Hak, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizi sadece   insanlığa gönderdiğini buyurmaktadır. O sevgi insanıdır, barış insanıdır. Sadece Rasülullah değil, Adem (a.s.)’dan buyana gelmiş-geçmiş bütün Peygamberler sevgi, barış ve muhabbet insanlarıdır. Zaman zaman Efendimizi savaş insanı olarak göstermek isteyenler var. Biz diyoruz ki, bunlara savaş denmez. Gözü dönmüş insanlara karşı yapılan nefs-i müdafa mücadelesidir. Bugün buraya Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.v.)’i koklamaya gelen kardeşlerim, Rabbim hepinizi Peygamber sevgisiyle daim etsin” dedi.

T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan da konuşmasında: “Bugün burada iki cihanın Efendisi, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamberimizin kutlu doğumlarını kutlamak için, bir başka deyişle, Rasülullah Efendimizi anma, Onu hatırlama ve biraz daha yakından tanıma, Onun hayatını örnek almak amacıyla toplanmış bulunuyoruz. Gösterdiğini bu teveccühten dolayı sizlere teşekkür ediyorum.
Hadis, Peygamberimiz (s.a.v.)’in sözleri, Onun yaptıkları veya tasvip ettikleri hareketlerdir. Geçen Pazartesi günü arkadaşlarımla birlikte Pakistan’a gittik. 2005 yılının Ekim ayında Pakistan çok büyük bir deprem yaşamış, binlerce insan, genç, yaşlı ve çocuk olmak üzere bu elim olayda hayatlarını kaybetmiş, evler ve okullar yerle bir olmuştu. O tarihte büyük bir kampanya başlatılmıştı. Sizler sadece Almanya’da değil, dünyanın diğer yerlerinde yaşayan kardeşlerinizi de düşünüyorsunuz. Toplanan o paralarla Başkent İslamabad’a 140 km. uzaklıkta bulunan Rawalakot şehrinde, adını Türkiye Kız Koleji verdiğimiz bir okul yapıldı. Bu okul tamamlandı. Onun açılışını yapmak için gitmiştik. Okulumuzu açtık. Sizlerin gayretiyle yapılan bu okulda öğrencilerimiz eğitimlerine devam edeceklerdir. O yavrularımızın yüzlerindeki sevinci keşke imkan olsaydı sizlerle paylaşabilseydik. Oradaki kardeşlerimizin sizlere çok selamları var. Sizleri çok seviyorlar. Bende bu vesileyle yavrularımızın ve kardeşlerimizin sevgilerini sizlere iletiyorum. Katıldığınız için hepinize teker teker teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.


T.C. Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler de yaptığı konuşmasında: “Peygamberimizin (s.a.v.) kutlu doğumları vesilesiyle düzenlenmiş olan bu programda sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Peygamber Efendimize ilk vahy “Oku” diye gelmişti. Burada anne ve babalardan büyük bir dileğim var. Çocuklarınızın geleceğine özel bir önem göstermenizi, okul başarılarına takip etmenizi, okul aile birliği dernekleriyle, ögretmenleriyle sürekli olarak temas halinde bulunmanızı, çocuklarınıza yol göstermenizi rica ediyorum.

Köln’de Başkonsolos olarak göreve başlayalı 4 ay oldu. Birşey çok dikkatimi çekiyor. 16 ile 17 yaşlarındaki gençlere, “Ne olmak istiyorsun?” diye sorulduğunda, ki bu çocuklar gymnasiumda okuyorlar. “Daha karar vermedik” diyorlar. Bilirsiniz Türkiye’de 5 ile 6 yaşındaki bir çocuk bile ne olacağını kafasına koymuştur. Gençlerimizin ciddi sekilde kendilerine rehberlik edecek uzman kişilere ihtiyaçları var” dedi.



T.C. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Kutlu Doğum konferansında: “Bugün burada insanlığın en seçkin evlatlarından birisini anmak ve O’na salat-ü selam getirmek, O’na saygımızı arz etmek, sevgimizi ifade etmek için toplanmış bulunuyoruz.
Dünyada en ağır vazife Rasullullah Efendimizi anlatmaktır. İnsanlık tarihinde hiç bir fani bu kadar sevilmiş değildir. Muhammed sevilen ve övülen demektir. Allah’ın sevdiği, övdüğü ve kainatın yüzü suyu hürmetine var ettiği bir büyük Zat-ı, büyük bir insanlık evladını, varlık ağacının meyvesini layıkiyle anlatabilmek, O’nu ifade edebilmek hakikaten zor bir vazifedir. İnsanlık tarihinde büyük flozoflar, büyük siyaset adamları, büyük bilim insanları var. Büyük Ulül-Azm peygamberler var. Bütün bunların içinde hayatı en ince detayına kadar bilinen, hayatının bütün özellikleriyle insanlığın gözü önünde bulunan müstesna bir şahsiyetten söz ediyoruz. Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) 15 asır önce doğmuş, 63 yıllık bir hayat yaşamış, hayatının her aşaması O’nu sevenler ve inananlar tarafından lahza lahza kaydedilmiştir. Daha birinci asırdan beri Peygamberimiz’in hayatı, yaşantısı, gündelik hayatı, arkadaşları ile olan ilişkileri ve öğretileri kayıtlara geçirilmiştir. Dolayısıyla biz Hz. Peygamber’den bahsederken, insanlığın en iyi bilinen şahsiyetinden bahsediyoruz diyebiliriz. Bütün yönleriyle bireysel, ailesel, toplumsal olarak en iyi bilinen şahsiyetinden bahsediyoruz demektir. Örneğin Hz. Adem (a.s.)’ın, Hz. İbrahim (a.s.)’ın, Hz.. Musa (a.s.)’ın hayıtından sadece kutsal kitapların anlattığı kadar biliyoruz. Onların hadisleri ile ilgili ortada çok az bir malumat vardır. Ama Hz. Peygamberimiz’in hadisleri ile ilgili sadece Alman bilim adamlarından bahsedecek olursak, günlerce konuşmamız gerekecek. Müslüman bilim adamlarının o miras üzerinde yıllarca yaptıkları çalışmalar, onlarca, yüzlerce kütüphaneyi dolduracak büyüklüktedir.



Rasullullah Efendimiz’in 23 yılda insanlığa takdim ettiği Kur’an-ı Kerim büyük bir mirastır. Kur’an-ı Kerim en son ilahi kitaptır. Orada varoluş, dünya, ahiret, insanın yaratılış gayesi anlatılır. İnsanın yaratılış gayesi anlatılırken, insanların nasıl yaşaması gerektiği belirten bir takdim vardır. Cenab-ı Allah insana mümtaz bir sıfat vermiştir. İnsanın bilme ve öğrenme yeteneği vardır.

Kainatta varlıklar üç kategoriye ayrılır. Birincisi cansız varlıklar vardır ve bunların duyarlılığı yoktur, iradeleri minimum düzeydedir. Canlı varlıklar (bitkiler) topraktan besin, havadan oksijen alırlar ve serpilip gelişirler. Ama seyahat edemezler. Bir de hayvanlar alemi var. Hareket edebilen şuurlu varlıklardır. Bunlarda şuurunun şuurunda değildir. Sadece insan şuurunun şuurundadır. Yani, geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayan, üç zamanda yaşayan varlıktır. Onun için iradeli, sorumlu ve mükellef varlıktır. Hayvanlar iç güdüleriyle hareket ederler. Sorumlu değillerdir. Bitkilerin de soumluluğu yoktur. Hayvarların ve bitkilerin insanlar üzerinde sorumluluğu yoktur. İnsanın sorumlu bir varlık olmasının sebebi, iradeli olmasıdır. İradesiyle hareket eder, iyiyi kötüyü, güzeli çirkini, doğruyu yanlışı, faydalıyı zararlıyı birbirinden ayırt edebilen varlıktır. Yani insan şuurunun şuurunda olan varlıktır. Şuurlu olduğu için de mes’uldür. Mes’ul olduğu için de Cenab-ı Hakk’ın hitabına muhattap olmuştur. Bütün mevcudatın en mükemmel varlığı insandır. O bakımdan ilk insanı yaratan Allah, aynı zamanda onu elçi olarak yaratmıştır. Yani insanlardan beklediğini, yaratmaktaki maksadını insanlara iletmiştir.

Ondan sonra da insanlık alemine peyderpey Peygamberler gelmiştir. Biz onlara Rasüller (elçiler) diyoruz. Allah’tan insanlığa  mesajlar getiren elçilerdir. Hz. Adem (a.s.)’dan Hz. Muhammed (a.s.)’a kadar gelmiş geçmiş bütün Peygamberlere inandık ve iman getirdik.  Onların getirdikleri bütün mesajlara inanıyoruz. Ama bu mesajların tekamül noktası Hz. Muhammed (a.s.)’ın getirdiği mesajla noktalanmıştır. Bu sebeple 15 asır önce bu nübüvvet sona ermiştir.

Muhammed (a.s.) peygamberlerin sonuncusudur. Artık ondan sonra Peygamber gelmeyecektir. Çünkü, insanlık aklı kemale ermiştir, din tamamlanmıştır. Onun için Hz. Muhammed (a.s.)’ın getirdiği din insanlığın dinidir. Onun getirdiği mesaj bütün Peygamberlere getirdiği mesajı içinde taşımaktadır. Mütevazi ve alçak gönüllü olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle diyor: “Ben bütün Peygamberlerin getirdiği ilahi mürüvvet mesajının ikmal taşıyım.” Yani Hz. Adem (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Nuh (a.s.), Hz. Musa (a.s.) insanın mesajını içeren mahiyete sahiptir. İslam bütün insanlığın dini dir. Onun için İslam bütün insanlığa şuurdur. Bütün insanlık O’nun getirdiği mesaja medyumdur. Rasullullah (a.s.) yaktığı bu ışık, insanlık tarihinde cahiliye devrini kapatan, aydınlık devrini açan ve o çağı başlatan bir çığırdır. İnsanlık tarihinde bilim çığırının açıldığı çağdır. Onun için İslam öncesi topluma cahiliye diyoruz. Cehalet ve karanlık toplumu, hak ve hukukun tanınmadığı, düşkünün ve zayıfın fark edilmediği, kadının ve çocuğun değerinin bilinmediği, kölelerin hayat hakkının bulunmadığı, her türlü işkencenin zayıflara reva görüldüğü çağ. Adeta çölün hayatını yansıtan ölü bir çağ. İnsanlıkta merhametin kalmadığı, güçlünün egemen olduğu, firavunun egemen olduğu bir çağ. Hz. Muhammed (a.s.)’i anlayabilmek için O’nun getirdiği çağın genel durumunu anlamamız gerekmektedir. Böyle bir çağda gelmiş, rahmetin, sevginin ve adaletin timsali olmuştur.


Peygamber Efendimizin hayıtından anektotlar anlatan Prof. Özavşar, insanın kalbine prangaların vurulduğu, putlara tapan insanları görünce O’nun gönlüne ve kalbine yatmıyor. İnsanın özgür bir varlık olduğunu, kıymetli bir varlık olduğunu düşünüyor. Gece-gündüz bu toplum bu sorunlardan nasıl kurtulur diye tefekkür ediyordu. Hz. İbrahim (a.s.)’ın dinine inanan arkadaşlarıyla birlikte günün meseleleri için bir araya geliyordu. Toplumdaki zulme karşı nasıl engel oluruz diye müzakereler yapıyorlardı. Onun için ender bir lider hareketi gerçekleştirdi. Peygamber Efendimiz’in çektiği sıkıntılar, eziyetler Peygamber sevgisini daha da güçlendiriyor. Peygamberimiz’e zulüm edenlere kendisi şevkat elini her zaman uzattığını görüyoruz. 13 yıllık Mekke hayatında Peygamberimiz’in çektiği sıkıntılar hakikaten insanlık tarihinde emsali olmayan sıkıntılardır. Medine’ye hicreti ve orada imzaladığı Medine protokolü. Kabileye dayalı bir toplumdan, akde dayalı bir toplum oluşturmak için çalıştı.

Peygamberimiz (a.s.) 23 yıllık döneminde bir hukuk düzeni kurmuştur. Cahiliye döneminden hukuk dönemine geçilmiştir. Bilim ve anlaşma dönemine geçilmiştir. Peygamberimiz böylece bir hak düzeni oluşturdu. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: ‘Sizin, sizin üzerinizde hakkınız var. Senin senin üzerinde hakkın var.  Çoluğunun-çocuğunun senin üzerinde hakkı var. Ziyaretine gelen eşinin-dostunun senin üzerinde hakkı var. Her hak sahibine hakkı var. Hukuk ve hak budur. Sadece anlaşmalara dayanan hak ve hukuk değil, vicdana dayanan, içten gelen hak. Bedenin ruhun üzerinde hakkı vardır. Onun için kendini çile ve eziyete devretmek, kenara çekilmek, miskin bir hayat yaşamak islamiyette yoktur. Onun için Peygamberimiz (a.s.), ‘insan dünya hayatını nitelikli yaşaması için gelmiştir. Hak ve adaleti getirmek için gelmiştir.

Peygamberimiz kadın, çocuk, yaşlı haklarına çok önem verirdi. Din insan içindir. İnsan eşref-i mahluktur. Onun için Peygamberimiz (a.s.) kainatın en mükemmeli, en sevgilisi, kainatın gözbebeğidir. Bizim kültürümüzde yaşlılar en kıymetli varlıklardır. En gözde varlıklardır. Anne ve baba hukuku da çok önemlidir. Akrabayı, yakını gözetmekte bu hukukun içerisinde önemli bir yeri vardır. Dostluğa sadakat, dostluğa vefa imandandır. Mü’min bir insan akraba ve dostunu ziyaret etmelidir. Sıla-i rahim bir haktır.

Ayrıca insanlık tarihinde hayvanlara yönelik hakkı da Rasullullah Efendimiz döneminde olmuştur. İnsanlık Rasullullah Efendimizden aldığı iksirle, ilhamla bir çığır açtı. Büyük bir İslam medeniyeti ortaya çıktı. İbn-i Sinalar, Farabiler, İbn-i Ruştler, Gazaliler yetişti. Yetişen bilim dünyası insanlığı bugüne taşıdı. Avrupa şuan skolastik dönemi aşabilmiş ise, İslam’dan aldığı ilhamla aşmıştır. Yani her alanda müslümanların ortaya koyduğu kültür ve medeniyetleri görmek mümkündür.

Yaşadığımız şu dünyada kadirşinastlık yok ise, bütün bunlar idraksizlikten kaynaklanmaktadır. Al’i cenaplık güçlüyken affedebilmektir. Rasullullah Efendimiz (s.a.v.)’in bütün bu anmalardan haberdar olduğuna eminiz. Bu hafta içerisinde 15 bin noktada Rasullullah Efendimiz anılacaktır. Batıda yaşamak ayrı bir sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Çok şükür ki dinimizi, kültürümüzü yaşama ve yaşatma imkanı buluyoruz. Sadece yaşatma değil, ayrıca tanıtma vazifesi de üzerimize düşmektedir. Tanıtma nitelikli olmalıdır. Taıtma eğitimin yükselmesi demektir. 1960’lı yıllarda buraya gelen kardeşlerimiz çok zor şartlar altında yaşadılar. Birinci kuşak ağır işlerde çalıştı. İkinci kuşak da onlara eşlik etti. Şimdi üçüncü kuşak var. Artık bu toplumun parmakla gösterilen mühendisleri, mimarları, eğitimcileri, bilim adamları, filozofları ve yöneticileri var. İslam’ın temsilinin büyük bir sorumluluğu var. Hakikatleri tanıtma sorumluluğu vardır. Tarihte ecdadımız nasıl yapmış ise biz bu sorumluluğu yerine getirmek zorundayız. Onun için sevgili yavrularımıza dinini öğretmeli, liselere, üniversitelere göndermeli ve yarının Müslüman Türk toplumunu en iyi temsil edecek şekilde yetiştirmeliyiz” dedi.




Kutlu Doğum Programı, T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’ın, T.C. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, T.C. Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler, DİTİB Genel Sekreteri Ali İhsan Ünlü, DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Ayten Kılıçarslan’a gül takdimlerinin ardından, sinevizyon gösterisi ve DİTİB Türk Tasavvuf Müziği ekinin, Peygamberimiz ile ilgili ilahilerin yer aldığı konserin sunumuyla sona erdi.