DİTİB Online Haber Bülteni & Basın Açıklamaları


2016-10-06 | Basın Açıklaması

Camilere ve Müslümanlara yönelik saldırılar endişe verici

Müslümanlar ve göçmenler olarak son aylarda ‎artan yabancı düşmanlığı ve kin ile karşı ‎karşıyayız. Bundan son derece üzüntü duymaktayız. Özellikle son hafta ‎gerçekleştirilen saldırı da endişemizi artırmaktadır.‎

Irkçı popülist söylemler, İslam ve yabancı düşmanlığının sonucu ‎olarak gerçekleştirilen saldırılar, duvarlara yazı ‎ve işaretlerin yazılması, vandallık veya tehdit ‎mektuplarıyla başlamakta, son olarak ‎Dresden’deki DİTİB camimizin din görevlisi ve ‎aile üyelerinin de bulunduğu kişilerin canına ve ‎hayatına kastı da içeren tehditlere kadar ‎varmaktadır. Bu tehlikeli saldırı ve ‎kundaklamalar, endişe verici bir boyuta ‎ulaşmıştır. ‎

Özellikle son zamanlarda insan ve İslam ‎düşmanlığı, eylemciler tarafından harekete geçmeleri için ‎gerekçe olarak algılanmaktadır. Bilhassa geçen hafta Bebra, Schwäbisch-‎Gmünd, Dresden ve güncel olarak da Hamm’da ‎toplam dört DİTİB Camii’ne saldırılar ‎gerçekleştirilmiştir. Buna ilaveten dün ‎Dresden ‎DİTİB Camii’ne “Sadece ölü bir Müslüman iyi bir ‎Müslüman’dır” şeklinde tek cümleden ibaret ‎olan bir tehdit mektubu gönderilmiştir.‎

Toplumsal gerginliğin hakim olduğu bu ‎atmosferde mültecilerin barınaklarına ve ‎kamuoyunda yabancı olarak algılanan kişilere ‎karşı yapılan saldırılar da bizi ayrıca dehşete ‎düşürmektedir. Başörtülü kadınların ‎caddelerde alenen hakarete uğraması, ‎metrolarda veya marketlerde fiili saldırılarla ‎karşı karşıya kalmalarıyla ilgili haberler Müslüman toplumda endişeleri iyice artırmaktadır.‎ Çoğu defa bu tür olaylar siyasilerden ve ‎medyadan yeterli ilgi görmemiş, ‎toplumsal bir tepki veya kınama ise çoğu defa ‎yerel seviyede ve kısıtlı çapta kalmıştır.

Bu durum ise fikir ve din hürriyeti gibi temel ‎değerlerin bilhassa Müslümanlar açısından ‎sorgulanmasına yol açmakta ve böylece ‎hürriyetçi demokratik anayasal düzenimizin ‎temellerinin erozyona uğramasına sebep ‎olmaktadır. Bu bağlamda hepimizin ve özellikle siyasetten ‎medyaya ve sivil topluma kadar Müslüman olmayan ‎aktörlerin sorumluluğu bulunmaktadır.‎

‎Bir yandan Müslümanların uyumu ‎istemedikleri, hatta tehlikeli olduklarına yönelik söylemler, öte yandan şu an ‎sözümona İslam kritiği maskesi altında reel karşılığı olmayan söylemler Müslümanları huzursuz etmekte, toplumun geri kalan kesiminde güvensizlik oluşturmakta ve sonuç olarak toplumsal barışı tehdit etmektedir.

Müslümanlar olarak, insan sevgisini, merhameti, karşılıklı kabullenme ve farklı görüşlere açıklık ‎gibi ortak değerleri paylaşmakta ve bu değerleri gündelik ‎hayatımızda ve dernek çalışmalarımızda da ‎örnek şekilde uygulamaktayız. Almanya’nın ‎birleşme gününde camilerimizi bütün ziyaretçi ‎ve ilgilenenlere açarak misafirlerimizi ağırladık ve camilerimizi tanıttık. ‎Böylece bu ülkenin yani Almanya’nın geleceği için kapsamlı bir ‎şekilde katkı vermek istediğimizi gösterdik. Gelecekte Almanya’nın dünyaya açık ‎ve hoşgörülü bir ülke olarak kalması için ‎hepimizin ortak görevi, ülkemizi ve ‎değerlerimizi korumaktır. ‎Günah keçisi değil çözüm arıyorsak bunu ancak ‎birbirimize karşı değil, sorunlara karşı beraberce ortak hareket ederek ‎başarabiliriz. ‎

Bu açıdan siyaset, medya ve toplumsal ‎aktörlere kendi sorumluluklarının bilincinde ‎olmaları çağrısında bulunmak istiyor, ‎toplumdaki tansiyonu düşürücü olarak etkilerini ‎kullanmalarını talep ediyor, populizmin kolay ‎yolunu tercih etmemelerini tavsiye ediyoruz.‎

Sürekli artan İslamofobyadan etkilenmeden bu ‎ortak değerleri destekleyip dayanışma içinde ‎olduklarını gösterecek daha fazla siyasi, medya, ‎toplumsal ve dini temsilci ve aktörlere ‎ihtiyacımız bulunmaktadır. Bir insanın hayatını ‎kaybetmesinden sonra atılacak bir çığlık, çok ‎geç olacaktır. Allah böyle bir felaketten bizleri ‎korusun.‎

Saldırıların ‎sonrasında sözleriyle üzüntülerini bildiren ve ‎davranışlarıyla camileri destekleyen herkese,  yerel seviyedeki bütün komşu ve ‎vatandaşlara teşekkür ederiz.‎

Demokrasinin ölçütü, kendi içindeki azınlıklara ‎karşı nasıl davrandığıyla görülecektir ve eşit ‎haklara sahip uyum ve katılımın toplumun bir ‎parçası olma imkânını nasıl oluşturduğu ile ‎anlaşılacaktır. Bizlerin ortak çerçevesi ve atıfta ‎bulunduğumuz sistem, anayasamızdır ve bizim ‎anayasaya bağlılığımızdır. Anayasanın içinde ‎bulunan değerlerin, toplumun bir kısmı için -‎yani Müslümanlar için- kısıtlanması yoluyla ‎korunması mümkün değildir. Anayasa herkes ‎için geçerlidir ve Anayasa hepimizi ‎korumaktadır.‎

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB)
Basın Bürosu